Toplum olarak sürekli bir tehdit algısıyla yaşadığımız bir dönemde, gerçek saldırganların kim olduğunu sorgulamak artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Sokaklarda yaşayan köpeklerin saldırganlıkla yaftalanması, bu algının ne denli çarpık bir hale geldiğini gözler önüne seriyor. Asıl saldırganların kim olduğunu ve bu dünyayı asıl kimin tehlikeye soktuğunu konuşmaya cesaret edelim.
Sokak Köpekleri ve Saldırganlık Algısı
Sokak köpekleri, hayatları boyunca açlıkla, soğukla ve şiddetle mücadele etmek zorunda kalmış canlılardır. Doğaları gereği savunmacı olabilirler, ancak bu onları saldırgan yapmaz. Sokaklarda yaşayan köpeklerin en büyük “suçu”, insanların terk ettiği, sorumluluğunu almadığı canlılar olarak hayatta kalmaya çalışmalarıdır. Sahipsiz köpeklerin saldırgan olduğu iddiaları, genellikle onları hedef gösteren bir önyargının ürünüdür.
Oysa ki, sokaklarda yaşayan köpeklerin çoğu sevgiye ve şefkate açtır. Onların tek istediği, hayatta kalabilmek için bir lokma yiyecek ve biraz sıcaklık bulmaktır. Ancak ne yazık ki, onları anlamak yerine korkuyor, korkmak yerine öfke duyuyor ve öfkeyi şiddetle ifade ediyoruz. Peki ya asıl saldırgan kim?
Asıl Saldırganlar: İnsanlık Suçları ve İhmal
İnsanlık tarihine bakıldığında, yeryüzündeki en saldırgan türün iki ayaklı canlılar olduğu açıktır. Bu noktada bazı örneklerle gerçeği hatırlayalım:
Bebek Katilleri: Korumasız ve masum bebeklere kıyan insanların vicdanını sorgulamak gerekir. Bebeklerin hayatını sona erdirenler kim? Sokak köpekleri mi, yoksa insanoğlu mu?
Kadın Katilleri: Kadına yönelik şiddet, her yıl binlerce kadının hayatına mal oluyor. Her gün gazetelerde bir başka cinayeti, vahşeti okuyoruz. Kadınların hayatını çalan bu canilere karşı ne yapıyoruz? Yeterli önlemleri almak bir yana, toplum olarak çoğu zaman sessiz kalıyoruz.
Çocuk Tacizcileri: Çocukları korumasız bırakan sistem, tacizcileri cezalandırmak yerine çoğu zaman adaletin terazisini hafif tutuyor. Bu çocukların travmalarını kim tedavi edecek?
Hayvan Katilleri: Köpekleri, kedileri hedef alan zehirlemeler, şiddet, hatta canlı canlı yakmalar… Bu vahşeti kim yapıyor? Elbette insanlar. Ve bu vahşet, yalnızca hayvanlara değil, insanlığın kendisine de bir saldırıdır.
Doğa Katilleri: Ormanları yakan, denizleri kirleten, canlıların yaşam alanlarını yok eden, doğayı rant uğruna katleden kim? Yine insanlar. Bize hayat veren doğayı acımasızca yok ediyoruz.
Hayvan Haklarının İnsanlığa Ayna Tutan Yüzü
Hayvanlar, insanlığın gerçek yüzünü gösteren bir aynadır. Onlara nasıl davranıyorsak, aslında birbirimize de öyle davranıyoruz. Bir köpeği zehirlemekle bir kadını öldürmek ya da bir ağacı kesmek arasında vicdanen hiçbir fark yoktur. Tüm bu eylemler, ortak bir vicdansızlık ve empatiden yoksunluğun ürünüdür.
Hayvanların yaşam hakkını korumak, yalnızca onların hayatlarını kurtarmak değil, aynı zamanda daha merhametli ve adil bir toplum inşa etmektir. Çünkü hayvana kıyan bir toplumda, insana şiddet kaçınılmazdır.
Ne Yapmalıyız?
Sorunları görmezden gelmek yerine çözüm odaklı düşünmek zorundayız. İşte birkaç öneri:
- Hayvan Haklarının Güvence Altına Alınması: Hayvanlara yönelik şiddeti ağır bir şekilde cezalandıran yasalar uygulanmalı. Bu yasalar, hayvanları koruduğu kadar insanları da koruyacaktır.
- Toplumsal Bilinçlenme: Eğitim sistemi, şefkat, empati ve hayvan sevgisini çocuk yaşta aşılamalıdır. Empati kurmayı öğrenen bir nesil, şiddetten uzak duracaktır.
- Adaletin Sağlanması: Kadına, çocuğa ve hayvana yönelik şiddet eylemleri karşısında hukuk sisteminin daha hızlı ve etkili işlemesi sağlanmalıdır.
- Doğa ve Çevreyi Koruma: Ormanlar, denizler ve yaban hayatı koruma altına alınmalı, doğayı tahrip edenlere karşı caydırıcı cezalar getirilmelidir.
Son Söz
Sokakta saldırgan köpekler yok; saldırganlık, insanın kendi vicdanında ve eylemlerindedir. Gerçek tehdit, iki ayaklıların yıkıcı elleridir. İnsanlık olarak artık kimseyi suçlamadan önce kendi sorumluluklarımızı sorgulamalıyız. Daha adil, daha merhametli ve daha yaşanabilir bir dünya için herkesi harekete geçmeye çağırıyorum. Çünkü dünyayı kurtaracak olan, sevgidir.
Yarını bugünden daha güzel yapmak bizim elimizde.