Esma ARSLAN
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Genel Kültür
  4. 8 Mart: Mücadeleyle Yazılan Kadın Tarihi

8 Mart: Mücadeleyle Yazılan Kadın Tarihi

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kadınların toplumdaki varlığını, emeğini ve haklarını savunmak için yüzyıllardır süren bir mücadele var. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, yalnızca bir kutlama günü değil; eşitsizliğe, sömürüye ve şiddete karşı verilen mücadelenin simgesidir. Ancak bugün, hala birçok ülkede kadınlar eşitsizliğin, baskının ve erkek egemen sistemin gölgesinde yaşam mücadelesi veriyor.

Kadınların Mücadelesi Tarihle Yazıldı

1857 yılında New York’ta, tekstil işçisi kadınların düşük ücretlere, ağır çalışma koşullarına ve cinsiyet ayrımcılığına karşı başlattığı grev kanla bastırıldı. Bu olay, 8 Mart’ın bir anma günü olmasının temelini oluşturdu. Ancak mücadele burada bitmedi. 1910’da Kopenhag’da toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Clara Zetkin’in önerisiyle, 8 Mart dünya çapında bir mücadele günü olarak kabul edildi.

O günden bugüne kadınlar, yalnızca ekonomik haklar için değil, eğitim, siyaset, hukuk ve sosyal yaşamda eşitlik için de mücadele etti. Ancak bu mücadele hala devam ediyor.

Kadınlar Hala Geri Planda

21. yüzyılda olmamıza rağmen kadınlar hala toplumsal cinsiyet rollerine hapsediliyor, ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları zorlaştırılıyor ve birçok alanda geri planda bırakılıyor. Yönetim kademelerinde erkek egemenliği sürerken, aynı işi yapmalarına rağmen kadınlar erkeklerden daha düşük ücret alıyor.

Kadınların iş gücüne katılımı hala birçok ülkede istenen seviyede değil. Ev içi emeği görünmez kılınan kadınlar, ekonomik ve sosyal anlamda bağımsızlaşamadıkça şiddet ve sömürüye daha açık hale geliyorlar. Çocuk yaşta evlendirilen, eğitim hakkı elinden alınan, ev içi emeğe mahkûm edilen kadınlar, toplumun temel taşlarını oluşturmalarına rağmen hak ettikleri değeri göremiyorlar.

Şiddet ve Cinayetler: Bitmeyen Kadın Kırımı

Kadın cinayetleri her geçen gün artıyor. Kadınlar en yakınları tarafından öldürülüyor, şiddete maruz kalıyor, devletler ve yasalar tarafından yeterince korunmuyor. “Namus” bahanesiyle katledilen, ayrılmak istediği için öldürülen, ekonomik veya duygusal şiddete uğrayan milyonlarca kadın, ataerkil sistemin bir sonucu olarak yaşamlarını kaybediyor.

Sadece fiziksel değil, psikolojik ve ekonomik şiddet de kadınların hayatını karartıyor. Kadınların söz hakkı ellerinden alınıyor, toplum içinde ikinci sınıf vatandaş olarak görülmeye devam ediliyor. Kadınlara yönelik şiddet vakalarında cezasızlık politikası, erkek egemen sistemin kadınları korumadığını gözler önüne seriyor.

Mücadeleye Devam

8 Mart, kutlama günü değil; bir direniş ve mücadele günüdür. Kadınlar, haklarını almak için daha fazla dayanışma içinde olmalı, erkek egemen sistemin baskılarına karşı seslerini yükseltmelidir.

Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi haklarını tam anlamıyla elde etmesi için;

Eğitimde, iş hayatında ve siyasette eşit temsiliyet sağlanmalı,

Kadın cinayetlerine karşı caydırıcı yasalar uygulanmalı,

Kadına yönelik şiddeti önleyici politikalar hayata geçirilmeli,

Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi yaygınlaştırılmalı,

Kadın emeği görünür hale getirilmeli ve adil ücret politikaları uygulanmalıdır.

Kadınların varlığı, toplumun gelişmesi demektir. 8 Mart’ı gerçek anlamıyla yaşatmak, sadece bir günlüğüne değil, her gün bu mücadeleyi sürdürmekle mümkündür. Çünkü özgür bir toplum, ancak kadınların özgür olduğu bir dünyada mümkündür.

8 Mart: Mücadeleyle Yazılan Kadın Tarihi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin